21 aralık 2009 bütçe TSE
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ

38’inci Birleşim
21 Aralık 2009 Pazartesi
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 38’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
2010 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı ile 2008 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Tasarısı’nın görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.
Komisyon ve Hükûmet yerinde.
Şimdi, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kastamonu Milletvekili Mehmet Serdaroğlu’nun konuşmasını dinleyeceğiz. (MHP sıralarından alkışlar)
Süreniz on dakika efendim.
MHP GRUBU ADINA MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk Patent Enstitüsü, Türk Standartları Enstitüsü ve Türk Akreditasyon Kurumu bütçeleri üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini sizlerle paylaşmak üzere söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri, geçmişte iş gücü, ham madde ve doğal kaynaklar dünya ekonomisinin baş faktörleri iken, günümüzde, özellikle iletişim teknolojileri başta olmak üzere meydana gelen önemli gelişmeler sonucu, bilgi, yenilikçi düşünce ve teknoloji transferi gibi yeni kavramların önemi artmıştır. Sanayimizin küresel rekabeti için katma değeri yüksek olan bu buluşlara, yeni tasarımlara ve güçlü markalara ihtiyaç vardır.
Bu anlamda sınai mülkiyet sisteminin altyapısını oluşturan Türk Patent Enstitümüzün, Türk sanayisi için önemi çok büyüktür. Ayrıca, tasarımcılığın önem kazandığı günümüzde Türk tasarımı imajının tüm dünyada yerleştirilmesi artık bir zarurettir. Türk Standartları Enstitümüz ile Türk Akreditasyon Kurumumuz da ithalatçımız, ihracatçımız ve sanayicimiz için, tabiri caiz ise can damarıdır. Özellikle sanayimiz açısından büyük öneme sahip olan bu üç kurumumuzun imkânlarının daha da geliştirilmesi, eksik ve ihtiyaçlarının giderilmesi önceliğimiz olmalıdır.
Değerli milletvekilleri, AKP hükûmetlerinin toplamda sekizinci bütçesini görüşmekteyiz ancak ne yazık ki bu son bütçede de, AKP’nin sekiz yıllık tek başına iktidarına rağmen hâlâ geçmişi karalama politikası devam ediyor. AKP İktidarı, artık, kendisinden önceki hükûmetleri sorgulamaktan, bahane bulmaktan ve haksız yere suçlamaktan mutlaka vazgeçmelidir. Aslında, geçmişi suçluyor olmanız, sekiz yıllık AKP İktidarının başarısız olduğunun en büyük, en önemli göstergesidir ve kanıtıdır. Hükûmet geçmişe bahane bulacaksa, bunun adı, ne 2001 yılı koalisyon Hükûmeti ne de ondan önceki hükûmetlerolmamalıdır. Bulacağınız bahane, sekiz yıllık AKP İktidarının ta ve ta kendisi olmalıdır. Üstelik, bu tavrınızın siyasi ahlakla bağdaşır yanı kalmadığı gibi, komik olmaya da başlamıştır. Millet, sekizinci yıldaki başarısızlığın müsebbibini hepimizden daha iyi biliyor.
Çok değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan bütçe konuşmasında, enflasyonu yüzde 30’lardan devralıp bu noktalara getirdiğini söylemiştir. Bu, doğrudur ancak devraldığı hükûmet de enflasyonu 0’dan alıp yüzde 30’lara getirip size devretmedi; o da yüzde 90’lardan alıp, asrın depremine ve o büyük krize rağmen, üç buçuk yılda düşüş trendine girmiş olan enflasyonu yüzde 29,7’yle size teslim etti. Tabii ki enflasyonun kaymağını siz yediniz. AKP İktidarına sesleniyorum: Artık, geçmişle uğraşmayı bir kenara bırakın, sekiz yıllık tek başına İktidarınızın hesabını vermeye çalışın, hesabını!
Değerli milletvekilleri, bakın, 2002 seçimleri öncesinde, Kastamonu Nasrullah Camisi önündeki o meydanda, bugün geçmişi suçlayan Sayın Başbakan -işte bu CD’de var, hayalî konuşmuyorum- ne diyor: “Bu ülkede yağ var, şeker var, un var yani her şey var ama helvayı yapacak usta yok.” Ve ilave ederek diyor ki: “Bu helvayı yapacak usta benim.” Ve millet de kendisine “Hadi bakalım ustam, şu helvayı yap da görelim.” diyor ve onu iktidara getiriyor. Peki, usta ne yaptı? Usta, helvayı da kazanı da yaktı ve bunu yakmakla da kalmadı, bir daha yapacak ne un ne şeker ne de yağ bıraktı yani ülkenin var olan imkânlarını da çarçur etti.
Değerli milletvekilleri, altın yumurtlayan Telekom, TÜPRAŞ, PETKİM, demir-çelik fabrikaları, limanlar, SEKA’lar, şeker fabrikaları ve niceleri, neleri neleri… Hele hele, çok eleştirdiğiniz geçmiştekihükûmetin, hortumcuların elinden hazineye aldığı bankaların paralarını özelleştirme adı altında buharlaştırdınız. Öksüzlere, yetimlere babalık yapacağınıza, bu millî varlıklarımızı eşe dosta maalesef babalar gibi sattınız, babalar! El insaf! Geçmişte bakkal dükkânı gibi banka açtıranları değil de hortumcuların elinden alıp hazineye devredenleri suçluyorsunuz ve hâlâ da konuşuyorsunuz. Hadi canım sen de! Muhafazakârlık bunun neresinde değerli milletvekilleri?
Bugün bir yandan da “Bankalarımız kriz yaşamadı.” diyorsunuz. Diyoruz ki: Döneminizde bankalarla ilgili hangi yasaları çıkarttınız? Bankalar sizden önceki hükûmetin yasaları ile sağlam zemine oturtulmuştur. Niye doğruyu söyleyemiyorsunuz, niye bundan çekiniyorsunuz, anlamak mümkün değil. Daha bir hafta önce, 20 bin dönüm arazisi olan 6 şeker fabrikasını 600 milyon dolara, sadece ve sadece arsa değerine sattınız, yani dönümü 30 bin dolara geldi. Arsanın üzerindeki fabrika ve tesisleri de bu arsaların eşantiyonu oldu. Peki, bunca borçlanmadan ve özelleştirmeden elde ettiğiniz paraları hangi yatırımlarda kullandınız? Bu paralarla istihdamı artırıp İktidarınızda rekorlar kıran işsizliğe mi çare oldunuz,;kovduğunuz çiftçiye mi, “Gözünüzü toprak doyursun.” dediğiniz üreticiye mi, her gün siftahsız kepenk kapatan esnafa mı, açlık ve yoksulluk sınırındaki emekli ve memura mı, yoksa üzerine su sıktığınız şu gariban işçilere mi verdiniz? Hiçbiri değil. Ama sekiz yılda yıldızı parlayanları bu ülkede herkes çok iyi biliyor, çok iyi.
Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakanın 2002’den bu tarafa hassasiyetle üzerinde durduğu çay-simit hesabına dayanan ekonomi politikaları sonucunda ve yaptığınız bu yanlış bütçelerle 52 milyon yoksul, 17 milyon yeşil kartlı, 10,5 milyon açlık sınırının altında yaşayan ve 5 milyon aileyi de odun, kömür ve erzak torbalarına muhtaç hâle getirdiniz.
İşsizlik, cumhuriyet tarihinin en yüksek seviyesindedir. Gençler bunalımda, üniversite mezunları sokaklarda, esnafın, çiftçinin, emeklinin, memurun, işçinin ve işsizlerin durumu ise gerçekten içler acısı.
Üstüne üstlük, ülkenin bölünmez bütünlüğünün tartışıldığı, asayişin, ahlakın ve kardeşliğin bozulduğu, insanların birbirine olan güveninin kaybolduğu, kısaca devasa sorunlarla dolu bir Türkiye tablosuyla ve gerçeğiyle karşı karşıya geldik.
İşte, 2002 seçimlerinden önce, meydanlarda “Un var, yağ var, şeker var, helva yapacak usta yok.” deyip helvayı yapacak olan usta, yani helvacızade Sayın Başbakanımızın ülkeyi nereden nereye getirdiği gözler önünde değerli milletvekilleri. Siz, pembe ve sanal tablolarla ekonominin iyi olduğunu söyleseniz de millet elini cebine attığında ekonominin ne olduğunu hepimizden daha iyi bilmekte ve görmekte. Bilmeleri bir kenara, toplumun neredeyse her kesimi düne kadar sabırla beklerken bugün sokaklara dökülmüş feryat ediyor. İşçiler, memurlar, eczacılar, demir yolu çalışanı, itfaiyeciler, emekliler ve en son Tekel işçileri sokaklarda maalesef hak arıyor, hak.
Sayın milletvekilleri, bu, bu buz dağının görünen tarafı. Yarın veya öbür gün şeker işçileri, esnaf, çiftçi ve diğerleriyle birlikte milyonlarca işsiz sokaklarda, meydanlarda hak arama eylemleri içinde, seslerini duymayan kulaklara, kendilerini görmeyen gözlere ulaşmaya çalışacaklardır.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Kısaca özetlersek: İstihdamı ve refahı artırmayan yaptığınız bu yanlış bütçelerle ve özellikle de bitirim tavırlarla ve tüccar siyaset anlayışı ile ülkeyi İstanbul Belediyesi gibi yönetmenin bir doğal sonucu olan bu tablolara ne bu ülke ne bu nezih ve güzel millet layık değildir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.

 
  Mehmetserdaroglu.com.tr Her hakkkı saklıdır.