17 mart 2010 biyogüvenlik kanunu önerge

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ
74’üncü Birleşim
17 Mart 2010 Çarşamba
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı yasa tasarısının 4. maddesinin (5) fıkrasının “Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar öncelikle çıkartılacak yönetmelikle düzenlenir.” şeklinde değiştirilmesini arz ederiz.
Saygılarımızla.
Ferit Mevlüt Aslanoğlu Orhan Ziya Diren R. Kerim Özkan
Malatya Tokat Burdur
Rasim Çakır Zekeriya Akıncı Ergün Aydoğan
Edirne Ankara Balıkesir
Tayfur Süner Osman Kaptan
Antalya Antalya
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Görüşülmekte olan 473 sıra sayılı Biyogüvenlik Yasa Tasarısının Risk değerlendirme, sosyo-ekonomik değerlendirme ve risk yönetimi başlıklı 4 üncü maddesinin 4 üncü fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkranın ilave edilmesini arz ve teklif ederiz.
“Risk değerlendirme veya sosyo-ekonomik değerlendirme sonuçlarının her ikisinin de olumlu sonuç içermesi zorunludur.”
Zeki Ertugay Mehmet Şandır Mehmet Serdaroğlu
Erzurum Mersin Kastamonu
Abdülkadir Akcan M. Akif Paksoy Alim Işık
Afyonkarahisar Kahramanmaraş Kütahya
BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?
TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ MEHMET ERDOĞAN (Adıyaman) – Katılmıyoruz Sayın Başkanım.
BAŞKAN – Hükûmet?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MEHMET MEHDİ EKER (Diyarbakır) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.
OKTAY VURAL (İzmir) – Mehmet Serdaroğlu…
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, buyurunuz efendim. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Biyogüvenlik Kanun Tasarısı’nın 4’üncü maddesinde verdiğimiz önerge üzerine söz aldım. Sizleri saygıyla selamlıyorum.
Gıda fiyatlarında yaşanan artışlar nedeniyle gıda üretiminin artırılması stratejik bir önem kazanmıştır ancak bu artışın GDO'lu ürünlerle sağlanması, insan, hayvan, bitki sağlığı ve çevre üzerinde pek çok riski de beraberinde getirecektir. Daha önceki sabıkalarınızı da göz önüne aldığımızda bu tasarı bizde bazı şüpheler uyandırmaktadır. Soruyorum: Gerçekten, GDO'lu ürünlerin ülkemize girmesine gerek var mıdır? Acaba, Hükûmet her zaman yaptığı gibi büyük şirketlerin çıkarları doğrultusunda mı hareket etmektedir?
Değerli milletvekilleri, organik ürünlerin büyük önem kazandığı bir dönemde biyolojik çeşitliliğimizi, çevre, hayvan ve insan sağlığımızı hiç tehlikeye atmadan bu GDO işine hiç bulaşmamak daha doğru olmaz mı?
Türkiye’de üretilen tarımsal ve hayvansal ürünlerin bütün dünyada “GDO'suz” bilinerek marka olması, Türk ürünlerine dünya pazarında mutlaka bir üstünlük sağlayacaktır.
Değerli milletvekilleri, ülkenin en temel sektörü olan tarım büyük bir darboğazın içindeyken Türk çiftçisi de zor günler geçirmektedir. Ürettiğini pahalıya mal eden, ithal ürünlerle rekabet edemeyen, ucuza ve hatta zararına mal satan çiftçimiz, tek kelimeyle perişan hâldedir. İktidarın yanlış tarım politikaları sonucu tahıl üreticisi hâlinden memnun değildir, narenciye üreticisi, pamuk üreticisi, fındık üreticisi, zeytin üreticisi hâlinden hiç ama hiç memnun değildir. Bunların hâllerine çare olacağınıza siz nelerle uğraşmaktasınız. Siz GDO’yla uğraşırken her yıl biraz daha fakirleşen çiftçimiz ise toprağını terk ederek büyük şehirlere göç etmektedir.
Değerli milletvekilleri, hayvancılıktaki durum da bundan daha vahimdir. Devri iktidarınızda ahırlar, meralar ve damlar bugün hayvansız kalmış, hayvan varlığımız yüzde 50 azalmıştır, böylece et fiyatlarında fahiş ve ucu açık artışlar ortaya çıkmıştır. Geçmişte tarımsal üretimiyle kendi kendine yeten yedi ülkeden biri olarak gösterilen ülkemizde bugün çiftçimiz, bırakın ülkeyi doyurmayı kendi karnını dahi doyuramaz konuma gelmiştir.
Merak ediyorum, Hükûmetin, sürekli açlık içinde yaşayan Afrika ülkeleriyle stratejik ortaklık kurma arayışının altında ne vardır? Acaba Türk çiftçisini açlık tehlikesiyle karşı karşıya bırakması mı vardır?
Girdi fiyatları devasa boyutlarda artarken buna karşın ürünü para etmeyen ve bir de yılda 10 milyar doları bulan et ve tarım ithalatı karşısında çiftçi ve besicinin yapacağı bir şey kalmamıştır. Artık sizin de dediğiniz gibi, toprak çiftçinin ne gözünü ne de karnını doyurmaktadır. Soruyorum size: Bu durumda köylü anasını da alıp nerelere gitsin?
Değerli milletvekilleri, tarımsal üretimimizi geleneksel yapısından kurtararak hem kendi ülkemizi besleyecek hem de bütün dünyaya mal satan, dolayısıyla zenginlik yaratan bir konuma kavuşturmak için alınabilecek çok çeşitli tedbirler vardır. Ne getirip ne götüreceği, sağlıklı olup olmadığı tartışma konusu olan GDO’lu ürünlerin ithalatıyla Türk çiftçisinin cebine girecek parayı yabancı şirketlerin cebine koyacaksınız. Zaten yılda yaklaşık 10 milyar dolarlık tarım ürünü ithalatıyla sekiz yılda 80 milyar doları Türk çiftçisinin cebinden alıp yabancı çiftçinin cebine koydunuz.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen sözlerinizi tamamlayınız.
Buyurunuz.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Hükûmetin ilk yapması gereken şey, gübre, mazot ve diğer girdilerdeki vergi oranlarını sıfırlayıp çiftçinin üretim maliyetini düşürmektir. Sayın Tarım Bakanının konuşmasından aldığım sonuç, GDO’lu ürünlerin ithalatıyla çiftçiye bir darbe daha vurulacağıdır.
Umarım ve dilerim ki bu darbelerinizin karşılığı başta çiftçiler olmak üzere toplumun tüm kesimlerince seçim sandığında cevap bulacaktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum.
BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Serdaroğlu.

 
  Mehmetserdaroglu.com.tr Her hakkkı saklıdır.