21 nisan 2010 kredi kartları mhp grup önerisi
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ
TUTANAK DERGİSİ

90’ıncı Birleşim
21 Nisan 2010 Çarşamba
2.- (10/137) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin Genel Kurulun 21/4/2010 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin MHP Grubu önerisi
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Danışma Kurulu’nun 21.04.2010 Çarşamba günü (bugün) yaptığı toplantısında, siyasi parti grupları arasında oy birliği sağlanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.
Saygılarımla.
Mehmet Şandır
Mersin
MHP Grup Başkanvekili
Öneri:
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminin, Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmında yer alan 10/137 esas numaralı, “Kredi kartları ve bireysel krediler alanlarındaki sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla” Anayasanın 98. ve İçtüzüğün 104 ve 105. Maddeleri Gereğince Meclis Araştırması önergelerinin görüşmelerinin Genel Kurulun 21.04.2010 Çarşamba günlü birleşiminde yapılması önerilmiştir.
BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi grup önerisi lehinde söz isteyen Mehmet Serdaroğlu, Kastamonu Milletvekili.
Buyurun Sayın Serdaroğlu. (MHP sıralarından alkışlar)
MEHMET SERDAROĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Milliyetçi Hareket Partisi grup önerimizin lehinde söz aldım. Sizleri en iyi dileklerimle selamlıyorum.
2010 yılı Nisan ayı itibarıyla ülkemizdeki en önemli iki sorunun birisi işsizlik ise, diğeri hiç kuşkusuz ödenemeyen borçlar ve kredi kartı sorunudur.
Değerli milletvekilleri, ülkemizde 26 milyon kişi yaklaşık 40 milyon adet kredi kartı kullanmaktadır. Bu kartlarla yaklaşık 36 milyar lira harcama yapılmaktadır. Bunun yaklaşık 20 milyarı düzenli olarak ödenirken 3 küsur milyarlık kısmı temerrüttedir. Kredi kartlarıyla ilgili asıl sorun ise asgari tutar ödenerek çevrilmeye çalışılan yaklaşık 15 milyarlık kısımdır. Yani 15 katrilyon, patlamaya hazır bomba gibidir. Bu durumda olanlar büyük bir hızla temerrüde düşmektedirler. Önümüzdeki bir iki yıl içinde ekonomimizin en büyük kâbusu, bu durumdaki kartların patlaması olacaktır. Bunun tek çözümü, döndürülmeye çalışılan bu borçların tüketici kredisine çevrilerek yeniden yapılandırılmasıdır.
Sayın Ali Babacan ile bankaların üst düzey yöneticileri kredi kartı borçlarının tüketici kredisine çevrilerek kapatılması konusunda bizimle aynı fikirdedirler ancak onların bilmezden geldikleri şey ise bankaların kredi kartı borcu olanlara tüketici kredisi vermediğidir. Çünkü bankalar en fazla parayı, asgari tutar ödeyerek günü kurtarmaya çalışan müşterilerinden kazanmaktadır. Limiti dolanların limitini artırarak temerrüde düşmelerini geciktirmekte, faiz üstüne faiz almaya devam etmektedirler. Çaresi, derhâl ama derhâl, Milliyetçi Hareket Partisinin kredi kartı borçlarının tüketici kredisine çevrilmesini öngören kanun teklifinin gündeme alınıp kanunlaştırılmasıdır. Yoksa, patlayacak bombanın altında bankalar ve AKP ile birlikte büyük milletimiz de kalacaktır.
Değerli milletvekilleri, kredi kartı borçlarının bu derece büyümesinde tüketicinin hiçbir suçu yoktur. Bütün suç, milleti kazandığıyla geçinemez hâle getiren İktidarınızda ve aklınıza gelebilecek her yerde, insanların yaşına başına, borcuna harcına bakmadan kredi kartı dağıtan bankalardadır.
Ey milletim, ey kredi kartı borçluları; kredi kartı borçlularının sorunlarını çözmek için teklif üstüne teklif vermekteyiz ama Anayasa Mahkemesine bir yandaş hâkim seçebilmek için sabahlara kadar Meclisi çalıştıran bu AKP, sizin için bir yarım saat bu Meclisi çalıştırıp teklifimizi kanunlaştırmıyor. AKP’nin bu duruşunu biz çok görmüyoruz. Biz ne zaman milletin lehine bir kanun teklifi versek, onlar hep bankaların yanında ve lehinde yer aldılar. Biz, kredi kartlarından kanunsuz olarak alınan aidatları yasaklayalım diye kanun teklifi verdik, AKP ne yaptı biliyor musunuz? Hiçbir kanunda yer almayan kart aidatını kanuna sokup yasal hâle getirmeye çalıştı. İşte, AKP’nin gerçek yüzü bu konuda budur. Hiçbir zaman milletin yanında yer almamışlardır, hep bankaların yanında olmuşlardır.
Ey milletim, bütün dünyada bankalar batarken bizim bankalarımız 20 milyar lira kâr etti. Nasıl ettiler biliyor musunuz? Kredi kartlarından ve mevduat hesaplarından aldıkları kart aidatı ve hesap işletim ücretleriyle ettiler. Tüketiciler Derneğinin hesaplamalarına göre, bankaların topladığı aidat ve hesap işletim ücretlerinin tutarı 5 milyar liradır. Bu rakam bile, tüketicilerimizin bankalara karşı, bu kredi kartı cehenneminin sahiplerine karşı kanunla korunması gerektiğini göstermektedir.
Ey milletim, bir konuda daha sizleri uyarmak istiyorum. Bankalarda oyun bitmiyor. Şu cebinizdeki maaş kartları var ya, şu bankamatik kartları, işte bu kartların hepsi birer gizli kredi kartıdır. “Ek hesap” derler, “maaş hesabı” derler, kartınıza maaşınızın 2-3 katı para koyarlar, işte bu paraları çekip harcadığınızda ödediğiniz faiz, kredi kartı nakit çekim faizinin neredeyse 3 katıdır.
Biliyorum, yüzde 80 ve 90’ınız, AKP’nin size reva gördüğü maaşla ay sonunu getirememektesiniz. Biliyorum, ayın 20’sinden sonra ek hesaptan harcamaktasınız. Bunu yapmayın. Ek hesapları kullanmayın. Kredi kartı nakit çekim faizi yıllık yüzde 25 ise kredili mevduat hesabının yıllık faizi yüzde 60-70’tir. Bankaların bize attığı kazıkların en büyüğü de buradadır.
Çok değerli milletvekilleri, vatandaşlarımızın geliri azaltılıp, alım gücü düşürülüp, ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma getirilmiştir. Daha açıkçası, geliri ile giderini karşılayamaz bir toplum yaratılmıştır. Çeşitli kredi yollarına başvurarak borç batağı içinde vatandaşımız boğulmaktadır. Aslında İktidarın bilinçli politikaları sonucu toplum borçlandırılarak, iradelerine ipotek koymak anlayışının hâkim olduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız. Çünkü borcu olanın hürriyeti olmaz. İktidar bu anlayışla, borçluya istikrarın bozulacağı tehdidini yaparak iradelerine ipotek koymayı benimsemiş ve geçtiğimiz iki seçimde de bunu uygulamıştır.
Değerli milletvekilleri, toplumun borç yükü sekiz yılda 10 kat artarak 140 katrilyona çıkmıştır. Borç ödeme gücü ise maalesef 1 kat artabilmiştir. Bu, sekiz yıllık ekonomi yönetiminizin en büyük aynasıdır değerli milletvekilleri.
Ekonominin iyileştiğinden bahseden İktidar gerçekten gaflet içindedir. Sıkıntıları fark etmez bir görüntü içinde. Kulakları vardır duymazlar, gözleri vardır görmezler, kalpleri vardır hissetmezler, bu ise Araf suresindeki tarife tam ve tam uymaktadır.
Sayın milletvekilleri, yoksul nüfus açısından Sri Lanka ve Jamaika’nın gerisinde olan Türkiye’de nüfusun yüzde 19’unun geliri 2 dolar ve altındadır; nüfusun yüzde 4’ü günlük 1 dolar gelire sahipken, günlük 1 dolardan az gelirli nüfus itibarıyla da daha geçen günlerde problemler yaşayan Kırgızistan, Malezya, Makedonya ve Fas’ın gerisinde kalmaktayız. Bu durum karşısında tutuyor bir de adaletli gelir dağılımından bahsediyorsunuz. Bu şartlarda Türkiye’de fert başına gelirin 11 bin dolar olduğunu kesinlikle söylememeniz lazım. Eğer şayet söylerseniz, bu 10 bin dolarların kimlerin cebinden olduğunu da söylemeniz gerekir.
Milliyetçi Hareket Partisi olarak yaptığımız bütün ikazlarımıza rağmen ekonomide ciddi tedbirleri almadınız, alamadınız ve kendi kendinizi kandırdınız. Hep söylediğimiz gibi, 100 milyar dolar sıcak paranın gölgesinde debelendiniz durdunuz, bir başka ifadeyle yan gelip yattınız. Adaletsiz gelir dağılımıyla dolar milyarderleri yaratırken, yoksulluğu bu milletin kaderi hâline, açlığı bu halkın kaderi hâline getirirken, sadakalı yaşamı “lüks hayat” ilan ettiniz. Çay-simit hesabına dayanan ekonomik kriterlerinizde her şeyi tozpembe gördünüz. İşte, şimdi geldi çattı ramazan, millet kan ağlıyor değerli milletvekilleri. Siz ise Ergenekon’la, ıslak imza ile kozmik oda ile Balyoz’la ve Anayasa değişikliğiyle uğraşarak sorunların üstüne örtü çekmeye çalışmaktasınız. Bütün bunların sonucunda ekonomideki çöküşü ve topluma verdiği zararı da dünya krizine bağlayıp, önlem alma sürecinde “teğet”e inandınız. Önlem almayı gururunuza yediremediniz, dolayısıyla bunda da yine, aynı az evvel ifade ettiğim gibi, yan gelip yattınız.
Bakın, krizin ne kadarı dünya ne kadarı kendimizin, edebildiğim kadar izah etmeye çalışacağım. Sizler de lütfen iyi dinleyin.
Krizin merkezindeki Amerika Birleşik Devletleri’nde eksi 2,17 küçülme olurken, dünya ortalaması eksi 1,1 olurken, bizim de içinde bulunduğumuz gelişmekte olan ülkelerde ise büyüme artı 1,7’dir ve Türkiye’deki küçülme 4,7’dir.
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – O da yanlış.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Buradan hareketle kendi krizimizin ne kadar olduğunu sizlere şöyle ifade etmek istiyorum.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Serdaroğlu, lütfen tamamlayınız.
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) – Amerika Birleşik Devletleri’ne göre, 4,7-2,7= 2, Türkiye'nin kendi krizidir. Dünya ortalamasına göre, 4,7-1,1= 3,6, Türkiye'nin kendi krizidir. Gelişmekte olan ülkelere göre ise, 4,7+1,7= 6,4, Türkiye'nin ta ve ta kendi krizidir.
OKTAY VURAL (İzmir) – AKP krizi!
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - Yani bu millet, dünya krizinden değil kendi krizimizden…
MEHMET ŞANDIR (Mersin) – AKP krizi!
MEHMET SERDAROĞLU (Devamla) - …dolayısıyla AKP krizinden mustariptir diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Serdaroğlu.

 
  Mehmetserdaroglu.com.tr Her hakkkı saklıdır.