Şamil Tayyar'a cevap
Sayın Şamil TAYYAR


24 Ağustos 2009 tarihli yazınızda, idamın kaldırılması konusunu işlemiş, AKP’nin bellettiği görüşler doğrultusunda Şahsımı ve Sayın Genel Başkanımı suçlayıcı ifadelere yer vermişsiniz. Konuyu bir de bizim tarafımızdan dinlemeniz, hem yazınızda yer alan maddi hataların düzeltilmesi bakımından, hem de kamuoyunun AKP argümanları dışında başka argümanları da bilmesi açısından hayati önem taşımaktadır.

Kısa açıklamama köşenizde yer vereceğinizi umuyorum.

Yazınızda da belirttiğiniz gibi eşkıya başının en büyük korkusu, MHP’nin infazı gerçekleştirecek adımları atması idi. 12 Ocak 2002 tarihinde imzalanan mutabakat metni, idamı kaldırmamış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararının beklenmesi için sadece ertelemiştir.

Sayın Genel Başkanımız 7 saat 23 dakika süren toplantıda ısrarla mutabakat metninde aşağıdaki ifadenin yer almasını sağlamıştır: “Genel Başkanlar, hukuka saygı içinde aldıkları bu kararın, terör örgütü ve yandaşı çevrelerce milleti ve devleti ile Türkiye’nin yüksek menfaatleri aleyhine kullanılmak istendiğinin değerlendirilmesi halinde, erteleme süreci kesilerek infaz sürecine derhal geçilmesi konusunda görüş birliğine varmışlardır” ibaresi ile, eşkıya başı üzerindeki idam baskısı devam ettirilerek, terör sıfırlanmıştır. 57. Hükümet, AKP hükümetlerine Türkiye’yi sıfır terörle teslim etmiştir.

Burada, üzerinde dikkatle durulması gereken nokta, liderler zirvesinde alınan kararın, idamın kaldırılması değil, infazın ertelenmesi yönünde olmasıdır. Bu erteleme, terör örgütünü ve onun eli kanlı başını büyük bir baskı altına almış, terörün sıfırlanması ile sonuçlanmıştır. İnfazın ertelenmesi başka şey, idamın kaldırılması başka şeydir. İdamın kaldırılması ile birlikte, APO üzerindeki idam baskısı kalkmış, terör, hainlerce yeniden bir araç olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Ben, “idamın kaldırılmasına oy verenlerin elleri kırılsın” dedim. Dolayısıyla Sayın Genel Başkanımı bu cümle çerçevesinde telaffuz etmek, AKP sözcülerinin bilinçli bir saptırmasıdır. AKP sözcüleri lafzına, sizin gibi yandaş medyanın “belletilmiş” yazarlarının da dahil olduğu kamuoyunca bilinmektedir.

İdamın kaldırılması konusu, ANAP ve DSP tarafından 57. Koalisyon hükümeti süresince gündeme getirilememiştir. Ne zaman ki, koalisyon fiilen sona ermiş, (bakınız Sayın Genel Başkanımızın 15 Temmuz 2002 ve 22 Temmuz 2002 tarihinde yaptığı basın açıklamaları) ANAP ve DSP idamın kaldırılması için, TBMM’yi Ağustos ayında olağanüstü toplantıya çağırmışlardır. Yani, idamın kaldırılması, koalisyonun fiilen bozulmasından sonradır.

Biz, infazı erteleyerek, APO’yu sürekli bir idam baskısı altında tuttuk, attığımız bu akıllı adımla terörü sıfırladık. İdamın kaldırılmasına da bütün gücümüzle direndik. İdamın kaldırılmasını öngören teklifin tümü, AKP’lilerin de gönül rahatlığıyla kabul oyu kullanmasıyla, 3 Ağustos 2002 tarihinde sabah saat 06.30’da kabul edildi.

Bugün, bizi idamı kaldırmakla suçlayanlar, idamın kaldırılmasından 50 gün sonra yapılan seçimleri büyük çoğunlukla kazandılar. İktidar olduktan sonra, Allah’ın ipini bırakıp, AB’nin ipine sarılan AKP, terör suçlarına idamın geri getirilmesi için 7 yıldır herhangi bir girişimde de bulunmadı. Bugün 340 milletvekili ile halen iktidardırlar. Getirsinler Anayasa değişikliğini, bir günde terör suçlarına idamı geri getirecek düzenlemeyi yapalım. AKP’nin böyle bir niyetinin olmadığı apaçık ortadadır. Onlar, herhalde 3. dönem sonunda milletvekili olmayacağını açıklayan genel başkanlarının yerine, yeni bir lider arıyorlar. Zira, APO’ya bugünden “Genel Başkan” muamelesi yapmaya başladılar.

Sizin sözlerinizle bitirmek istiyorum: “Yazıktır, günahtır, bu milleti kandırmaktan vazgeçin artık.”
 
  Mehmetserdaroglu.com.tr Her hakkkı saklıdır.