Toprak Mahsulleri Ofisi Araştırma Önergesi
TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Toprak Mahsulleri Ofisi’nin hububat piyasalarını düzenlemekte yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve firmalara haksız kazanç ve çıkar sağladığı iddialarının araştırılması ve Kurumu piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya konulması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

1-Mehmet SERDAROĞLU
Kastamonu Milletvekili


ÖZET GEREKÇE
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 1938 yılında 3491 sayılı Kanunla kurulmuş bir Kamu İktisadi Teşebbüsü’dür. TMO Ana Statüsü’nün 4. maddesinde kuruluş amacı ve esas faaliyet konusu; “Yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek, bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak…” şeklinde ifade edilmektedir. Bakanlar Kurulu 2006 yılından itibaren TMO’yu fındık alımı konusunda da görevlendirmiştir.
TMO, 2003 yılından itibaren yaptığı politika değişiklikleri ile ana statüsünde belirtilen görevleri yerine getiremediği gibi, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında anormal görev zararının oluşmasına neden olmuştur.
Ülke genelinde çok sayıda hububat alım merkezi kapatılmış, alım ve satış fiyatlarının ileriye yönelik birlikte açıklanması uygulamasından vazgeçilmiş, hasat dönemlerine yakın zamanlarda ve bazı yılarda hasat dönemini de kapsayacak şekilde vadeli satışlar açılarak özel sektörün piyasaya girmesi engellenmiş, hasat döneminde Dahilde İşleme Rejimi kapsamında ithalata izin verilerek fiyatların düşmesine neden olunmuştur. Bütün bunların sonucu olarak Türk çiftçisi zarara uğratılmıştır.
2007 yılında iklimin kurak geçmesi sonucu üretim miktarının azalacağı, arz talep dengesi uyarınca fiyatların yükseleceği, yükselen fiyatların un ve ekmek fiyatlarına da aynen yansıyacağı açıkça ortada iken ve kurumun piyasa düzenleyici etkisine her zamankinden fazla ihtiyaç duyulurken, Ekim 2007 itibariyle sadece 125 bin ton hububat alımı yapılmıştır.
2007 yılının ilk aylarında TMO’nun düştüğü durum tam anlamıyla trajikomiktir. TMO, Türkiye Limanlarında bir taraftan ihraç ettiği buğdayı gemilere yüklerken eş zamanlı olarak ithal ettiği buğdayları da gemilerden boşaltmıştır. Tüketici halk aleyhine oluşabilecek anormal fiyat artışlarını önlemeye yönelik tedbirleri zamanında almayan TMO, ithalat yoluyla bunu önlemeye çalışmıştır. Ancak, gerekli basireti yine gösterememiş, uluslararası piyasalarda önemli sayılabilecek miktarlarda çıkılan buğday alım ihalesi sonucu, dünya fiyatlarında da önemli bir artışa neden olmuştur.
2007 yılında Ofis, çeltik ve mısır alımı ise hiç yapmamıştır. Pirinç fiyatları son bir ay içerisinde yüzde 80 artmıştır. Yıllardır piyasanın içinde olanların iddialarına göre artışlar, TMO’nun elinde bulundurduğu pirinci ucuz fiyatla bazı firmalara vermesinden hemen sonra başlamıştır.
TMO yanlış ve yanlı politikaları sonucu görev zararını 4 kat artırmıştır. 2004 yılında 278 milyon YTL olan görev zararı, 2007 yılında 1 Milyar 113 Milyon YTL’ye çıkmıştır. 2007 yılı görev zararına kuraklığın etkisi henüz yansımamıştır.
2002 yılı sonunda 1,18 milyar YTL olan TMO’nun borcu 2007 yılı sonunda 2,82 Milyar YTL’ye çıkmıştır. Sermaye artışının etkisi de dikkate alındığında 2002 yılına göre borçlarda 3 kat bir artış söz konusu olmuştur.
Dünyanın 8. büyük hububat ihracatçısı olan Türkiye’nin, hububat ithal eder duruma düşürülmesi, kendi çiftçimize aktaracağımız kaynakların yabancı üreticiye aktarılması anlamına gelmektedir.
Kurumun, Hükümetle siyasi yakınlığı, hatta akrabalığı olan bazı kişi ve firmalara çıkar sağladığı iddiaları, piyasanın içinde olanlar tarafından dile getirilmektedir.
Sonuç olarak, TMO’nun hububat piyasalarını düzenlemekte yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve firmalara haksız kazanç ve çıkar sağlayarak görev zararı adı altında Devlet Hazinesini zarara uğrattığı iddialarının araştırılması ve Kurumu piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya konulması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.

GEREKÇE

Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) 1938 yılında 3491 sayılı Kanunla kurulmuş bir Kamu İktisadi Teşebbüsü’dür. TMO Ana Statüsü’nün 4. maddesinde kuruluş amacı ve esas faaliyet konusu; “Yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine anormal derecede yükselmesini önlemek, bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak ve gerektiğinde Bakanlar Kurulu Kararı ile hububat dışındaki diğer tarım ürünleri ile ilgili verilecek görevi yürütmek, afyon ve uyuşturucu maddelere konulan devlet tekelini işletmek…” şeklinde ifade edilmektedir. Bakanlar Kurulu 2006 yılından itibaren TMO’yu fındık alımı konusunda da görevlendirmiştir.
Ana statünün 4. maddesinde de belirtildiği gibi TMO, esas itibariyle, hububat piyasası başta olmak üzere görev alanına giren ürünlerin piyasasını düzenlemekle görevlidir. Bu maksatla gerekli stok tesisini yapmak ve muhafaza etmek asli görevleri arasındadır.
233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 2. maddesinde KİT’lerin verilen görevleri kârlılık ve verimlilik esasına göre yerine getirmeleri gerektiği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle de, Bakanlar Kurulu tarafından yapılan ekonomik müdahalelerin parasal karşılığı devlet hazinesinden “görev zararı” adı altında kendilerine ödenir. TMO için bunun anlamı, ana statüde verilen piyasa düzenleme görevinin mümkün olan en düşük maliyet (en az görev zararı) ile yerine getirmesidir.
TMO, 2003 yılından itibaren yaptığı politika değişiklikleri ile ana statüsünde belirtilen görevleri yerine getiremediği gibi, 2005, 2006 ve 2007 yıllarında anormal görev zararının oluşmasına neden olmuştur. Bu süreçte, basında yer alan bazı önemli iddialar da kurumun kamuoyunda itibar kaybetmesine neden olmuştur.
1- TMO, hasat döneminde yanlış ve yanlı politikalarla hububat fiyatları üreticiler yönünden anormal ölçülerde düşürülerek Türk çiftçisi zarara uğratılmıştır.
TMO tarafından uygulanan ve hasat döneminde üreticiler aleyhine oluşan fiyat düşüşlerine neden olan yanlış ve yanlı politikalardan belli başlılarını aşağıdaki biçimde saymak mümkündür:
a) 2003 ve devam eden yıllarda ülke genelinde çok sayıda hububat alım merkezini kapatmış, mevcut olanları da zamanlı bir biçimde çiftçinin hizmetine açmamıştır.
b) 2000 yılından itibaren önemli piyasa düzenleme aracı olarak kullanılan alım ve satış fiyatlarının ileriye yönelik birlikte açıklanması uygulamasından vazgeçilmiştir.
c) Bazı yıllarda (2005 yılında) hasat döneminde alımlara sınırlama (kota) getirilmiştir.
d) Hasat dönemlerine yakın zamanlarda, bazı yıllarda hasat dönemini de kapsayacak biçimde, 3-6 ay vadeli satışlar açılarak özel sektörün hasat döneminde piyasaya girme iştahı yok edilmiştir.
e) Hasat dönemlerine yakın zamanlarda “Dahilde İşleme Rejimi(DİR)” kapsamında buğday ithalatına izin verilerek hasat döneminde piyasa fiyatlarının düşmesine neden olunmuştur. TMO tarafından DİR kapsamında yapılan satışların yönetilememesi bu konuda basına da yansıyan bazı suiistimallere de neden olmuştur.
Uygulanan bu yanlış ve yanlı politikalar sonucu hasat döneminde TMO tarafından açıklanan hububat fiyatları piyasada yarı seviyesine kadar düşmüştür. Türk çiftçisinin hububatının en az %80’nin piyasada satışa konu edildiğini düşündüğümüzde, bunun ne anlama geldiği açıktır. Bir başka ifadeyle TMO tarafından açıklanmış olan fiyatlardan çok daha önemli olan husus, piyasa fiyatlarındaki gerçekleşmelerdir. Nitekim, TMO’nun asli görevi de piyasa düzenleme olarak açıklanmıştır. Türk çiftçisinin 2003-2007 döneminde sadece buğdaydan piyasada uğratıldığı satın alma gücü kaybı (zararı) bazı bilimsel tebliğlerde 4 Milyar YTL’nin üzerinde olarak ifade edilmektedir.
2- TMO, tüketici halk aleyhine oluşabilecek anormal fiyat artışlarını engellemeye yönelik tedbirleri almayarak, bugün en temel gıda maddesi olan ekmek fiyatlarının anormal artışlarına neden olacak ortamı oluşturmuştur.
TMO tarafından uygulanan ve hasat dönemi sonrasında tüketici halk aleyhine oluşan anormal fiyat yükselmelerine neden olan yanlış politikalardan belli başlılarını aşağıdaki biçimde saymak mümkündür:
a) 2007 yılı kurak yıl olmasına, bunun da hasat döneminden aylar öncesinden bilinmesine rağmen gerekli ve yeterli buğday stokunun tesisini ve muhafazasını yapamamıştır.
b) 2007 yılı hasat döneminde piyasa fiyatları, TMO tarafından açıklanmış olan alım fiyatlarının çok üzerine çıkmıştır. TMO tarafından açıklanan birinci sınıf buğday fiyatı 42,5 Ykr/Kg olarak açıklanmış iken, aynı günlerde ikinci sınıf buğdayın piyasa fiyatları 50 Ykr/Kg’ı aşmıştır. TMO, piyasanın verdiği ve kuraklık kaynaklı bu sinyali okuyamamış, geçmiş dönemlerde de benzeri durumlar oldu diyerek gözünü kapatmış ve piyasa regülasyonu için gerekli stok tesisini yapamamıştır.
c) Regülasyon amaçlı stok yönetimi konusunda gerekli basireti gösterememiştir. 2007 yılının ilk aylarında TMO’nun düştüğü durum tam anlamıyla trajikomiktir. TMO Türkiye Limanlarında bir taraftan ihraç ettiği buğdayı gemilere yüklerken eş zamanlı olarak ithal ettiği buğdayları da gemilerden boşaltmıştır.
d) Tüketici halk aleyhine oluşabilecek anormal fiyat artışlarını önlemeye yönelik tedbirleri zamanında almayan TMO, ithalat yoluyla bunu önlemeye çalışmıştır. Ancak, bu konuda da gerekli basireti gösterememiş, uluslar arası piyasalarda önemli sayılabilecek miktarlarda çıkılan buğday alım ihalesi sonucu dünya fiyatlarında da önemli bir artışa neden olarak yüksek fiyatlardan satın almak zorunda kalmıştır.
e) Hasat dönemine göre %80’leri bulan fiyat artışları bugün 70 Yrk/Kg seviyesini aşmıştır. Bu fiyat artışları tamamen spekülatörlerin işine yaramıştır.
TMO, tüketici halk aleyhine fiyat artışlarının oluşmasını önleyecek tedbirleri alamadığı gibi yanlış ve yanlı politikalar sonucu Türk Milletinin en temel gıda maddesi olan ekmeği pahalı yemesine neden olmuştur. TMO, gelinen sonucu spekülatif hareket ve davranışlarla açıklama yoluna gitmiştir. Bu durum TMO’nun ana statüsünde verilen asli görevin bu tür hareket ve davranışları önlemek olduğunun bilincinden dahi uzak olduğunu göstermektedir.
TMO’nun asli görevini yerine getirip getirmediği aldığı veya sattığı hububat miktarıyla alakalı değildir. Asıl olan hububat piyasasının düzenlenmesidir. Bunun için gerekli olan alım ve satım miktarları da dönemsel olarak değişkenlik gösterebilir. Nitekim, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından hazırlanan 2006/3 sayı ve 22.03.2006 tarihli TMO raporunda “….Ofisin alım fiyatı ile satım fiyatını baştan açıklaması ve dahilde işleme rejimi satışlarında oluşan kayıp ve kaçakların bir diğer ifadeyle dahilde işleme rejimi kapsamında Ofisten alınan hububatın yurt içine sürülmeyeceği inancı sağlanarak üretici, tüccar ve Ofis arasındaki güvenin sağlanması ve sınırlı miktarda alım ile piyasa düzenlenebilmiştir. 2001, 2002 ve 2003 yılları bunun göstergesidir” denilerek, TMO tarafından 2004 yılından sonra uygulanan politikalar eleştirilmiştir.
2004, 2005 ve 2006 yıllarında yanlış politikaları ile piyasa fiyatlarının düşmesine neden olduğu için konulan alım kotalarına rağmen çok miktarlarda alıma maruz kalan TMO, 2007 yılında da kuraklık faktörünü göz ardı eden politikasından dolayı da az miktarda alım yaparak, özellikle son 4 yıldır hububat piyasasını düzenlemede yetersiz kalmış ve görevini yerine getirememiştir.
2007 yılında iklimin kurak geçmesi sonucu üretim miktarının azalacağı, arz talep dengesi uyarınca fiyatların yükseleceği, yükselen fiyatların un ve ekmek fiyatlarına da aynen yansıyacağı açıkça ortada iken ve kurumun piyasa düzenleyici etkisine her zamankinden fazla ihtiyaç duyulurken, Ekim 2007 itibariyle sadece 125 bin ton hububat alımı yapılmıştır.
2007 yılında Ofis, çeltik ve mısır alımı ise hiç yapmamıştır. Pirinç fiyatları son bir ay içerisinde yüzde 80 artmıştır. Yıllardır piyasanın içinde olanların iddialarına göre artışlar TMO’nun elinde bulundurduğu pirinci ucuz fiyatla bazı firmalara vermesinden hemen sonra başlamıştır.
3- TMO piyasa regülasyonu görevini yerine getiremediği gibi yanlış ve yanlı politikaları sonucu görev zararını 4 kat artırmıştır.
TMO 2004 yılından itibaren uyguladığı yanlış ve yanlı politikaların sonucu çiftçinin zarar etmesi ve milletimizin pahalıya ekmek yemesi ile sınırlı kalmamıştır. 2004 yılında 278 milyon YTL olan görev zararı, 2005 yılında 914 Milyon YTL’ye, 2006 yılında 910 milyon YTL’ye 2007 yılında da 1 Milyar 113 Milyon YTL’ye çıkmıştır. 2007 yılı görev zararına kuraklığın etkisi henüz yansımamıştır.
Bu görev zararlarının önemli bir kısmı (yüzde 80’i) Dahilde İşleme Rejimi (DİR) kapsamında yapılan satışlardan doğmuştur. Hatırlanacağı gibi bu satışlar günlerce basınımızda “TMO da Vurgun”, “TMO Soygunu”, “Un Çetesi”, “Un Çetesi ve AKP’li Başkan” gibi başlıklarla yer almıştır.
Nitekim DDK raporunda konu ile ilgili şu görüşlere yer verilmiştir: “Dahilde işleme rejimi kapsamında yapılan satışlar tamamen görev zararı ile sonuçlanmış hem vadeli hem de yüklenime dayalı yapılan bu alımlarda gerekli denetim olanaklarının olmaması nedeniyle hububatın bir bölümünün yurt içine sürüldüğü söylentisi bile piyasa dengesini ve fiyat sistemini bozmuş, üreticinin Ofis fiyatlarına bir diğer ifadeyle Ofis politikalarına güveni sarsılmıştır.” Bunun sonucu da, bir taraftan üretici zarar etmiş, diğer taraftan devletin hazinesi görev zararı ödemek zorunda kalmış, TMO da yandaşların kasalarına kâr transfer etmiştir.
Yukarıda açıklanan görev zararları içerisinde fındık alımından kaynaklanan görev zararı bulunmamaktadır. Bu görev zararlarının üreticiyle hiçbir ilgisi olmayıp sadece TMO’nun yanlış ve yanlı politikalarının bir sonucu olduğunu ifade etmek gerekir. 398.000 ton fındık TMO stoklarında bekletilmekte, faiz giderleri de fındık maliyetine eklenerek bilanço makyajlaması yapılmaktadır.
4- TMO’nun borcu da 3 kat artmıştır.
2002 yılı sonunda 1,18 milyar YTL olan TMO’nun borcu; 2003 yılında 1,40 Milyar YTL, 2004 yılında 1,89 Milyar YTL, 2005 yılında 1,88 Milyar YTL, 2006 yılında 2,55 milyar YTL ve 2007 yılı sonunda da 2,82 Milyar YTL’ye çıkmıştır. Bu süreçte 2003 ve 2004 yıllarında da 367 milyon YTL tutarında sermaye atışı yapılmıştır. Sermaye artışının etkisi de dikkate alındığında 2002 yılına göre borçlarda 3 kat bir artış söz konusu olmuştur. Buna rağmen stok kalemlerinde aynı dönemde meydana gelen artış ise 1,5 katıdır. Bir başka ifadeyle, borçlarda 2,3 milyar YTL’ye varan bir artış olurken stoklardaki artış 569 Milyon YTL olmuştur. Yani borçlardaki artışın nedeni TMO’nun aldığı ürünler değildir.
10/09/2007 tarih ve 2007/12597 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Ofis’e 2008 Mayıs ayı sonuna kadar 800 bin ton buğday ve mahlut, 300 bin ton arpa, 300 bin ton da mısır ithal etme yetkisi verilmiştir.
Dünyanın 8. büyük hububat ihracatçısı olan Türkiye’nin, hububat ithal eder duruma düşürülmesi, kendi çiftçimize aktaracağımız kaynakların yabancı üreticiye aktarılması anlamına gelmektedir.
Özetle, TMO, yukarıda da izah edildiği üzere, yurtta hububat fiyatlarının üreticiler açısından düşmesini, tüketiciler açısından yükselmesini engelleyici tedbirleri almayarak; hem üreticinin zarar etmesine hem de tüketicinin pahalıya ekmek ve hububat tüketmesine, bunlarla birlikte devlet hazinesinin de çok yüksek seviyelerde görev zararı ödemesine ve kurumun borçlarının 2002 yılına göre 3 kat artmasına neden olmuştur. Kurumun, bu süreçte Hükümetle siyasi yakınlığı, hatta akrabalığı olan bazı kişi ve firmalara çıkar sağladığı iddiaları, piyasanın içinde olanlar tarafından dile getirilmektedir.
Sonuç olarak, TMO’nun hububat piyasalarını düzenlemekte yetersiz kaldığı, üretici ve tüketiciyi koruyamadığı, bazı kişi ve firmalara haksız kazanç ve çıkar sağlayarak görev zararı adı altında Devlet Hazinesini zarara uğrattığı iddialarının araştırılması ve Kurumu piyasa düzenleyici bir yapıya kavuşturmak için gerekli önerilerin ortaya konulması amacıyla, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105. maddeleri gereğince bir Meclis Araştırma Komisyonu kurulması gerekmektedir.
 
  Mehmetserdaroglu.com.tr Her hakkkı saklıdır.